KAMUDA ETİK
Prof. Dr. Dr. İnayet Aydın
(Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi)
Etik Kavramı
Etik, ahlaki davranış, eylem ve
yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli bir parçası ve
sistematik bir çalışma alanı olmuştur. Ahlak yanlış-doğru, iyi-kötü, erdem ve kusur ile, davranışları ve davranışların
sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Ahlak felsefesi ya da etik, ahlakı
konu edinen felsefe dalıdır. Kullanılan ahlak terimlerini ve ahlaki yargıların
statüsünü analiz eden etik, takınılan ahlaki tutumların ardında yatan yargıları
ele alır (Nuttall, 1997, s.15).
Türkçe’de ahlak kavramı, Latince
moral sözcüğünün karşılığıdır. Bu anlamda ahlak görelidir ve toplumdan topluma
değişebildiği gibi, aynı toplum içindeki farklı grupların benimsediği ahlak
kuralları arasında bile farklılıklar vardır (Mengüşoğlu, 1965, s.14). Ahlak
(aktöre - morality), huy, mizaç, yaratılış anlamına gelen “ hulk “ sözcüğünün
çoğulu olup, insanlararası ilişkilerde uyulması gereken tinsel (manevi) ilke ve
kuralları içerir. Ahlakın etkisi, yaptırımı, zorlayıcı gücü, insanın
vicdanıdır. İnsan, duygusunu, düşüncesini, davranışını, tutumunu, eylemini
“vicdanının sesine” kulak vererek doğru-yanlış, iyi-kötü, olumlu-olumsuz olarak
değerlendirir. Böylece birey, kendisi
ile başkaları arasındaki ilişkilerde denge, düzen, denetim ve uyum sağlar
(Köknel, 1996, s.81).
Etik sözcüğü, Yunanca “karakter”
anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Ethos’tan türetilen “ethics”
kavramı da, ideal ve soyut olana işaret ederek, ahlak kurallarının ve
değerlerin incelenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda etik, toplumda
yaygın olan ahlak kurallarından daha özel ve felsefidir (Fromm, 1995, XXVI).
Etiğin ilgi alanı, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelinin
araştırılmasıdır (Mengüşoğlu, 1965, s.15).
Ahlak, kültürel değerler ve ideallerle
ilgili doğru ve yanlışları ve bunlara
uygun olarak nasıl davranılması
gerektiğini belirler. Ahlak geniş tabanlı ve
nasıl davranılması gerektiğine ilişkin yazılı olmayan standartları içerir. Etik ise, hem daha soyut kavramlara
dayalıdır hem de bu soyut kavramlardan ne anlaşılması gerektiğini tanımlamaya
çalışır.Etik kuralların açık ve belirli bir alana ilişkin yazılı kuralları içermesi
beklenir.Örneğin, sanat etiği, siyaset etiği, tıp etiği, hukuk etiği, eğitim
etiği, çevre etiği, biyoetik, medya etiği v.b. alanlar için ortak ilkeler söz konusu
olmakla birlikte, daha çok kendilerine
özgü ilkeleri içerirler. Bu ilkeler, uyması beklenen bireylerin özelliklerine
göre değil evrensel kabul gören kavramlara dayalı olarak geliştirilirler (Lamberton
ve Minor,1995,s. 326).
Ahlak kavramına değişik açılardan
bakıldığında, çeşitli gruplarda geçerli olan değer yargılarının değişik
nitelikler taşıdığı, hatta aynı gruplar içinde de bu değer yargılarının
değiştiği görülmektedir. Değişen zaman ve koşullara bağlı olarak, eskiden
yasaklanmış davranışlar, zaman içinde teşvik edilen davranışlara
dönüşebilmektedir. Aynı eylemin, farklı ahlak anlayışları açısından farklı
yorumlandığı da bilinmektedir (Kuçuradi,1988, s.22). Ancak özellikle meslek
etiğine ilişkin ilkelerin evrensel olma arayışı vardır ve kolay kolay
değişmemektedir.
Etik kavramını tanımlamak kolay
değildir. Buna karşılık literatürde bir çok etik tanımı yapılmıştır. Solomon ve
Hanson, Sokrat’tan esinlenerek , etik kavramını aşağıdaki gibi tanımlamışlardır
(Hitt,1990,s.98):
Etik, her şeyden önce istenilecek
bir yaşamın araştırılması ve anlaşılmasıdır. Daha geniş bir bakış açısı ile,
bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da
yapılamayacağının; neyin isteneceği ya da istenemeyeceğinin; neye sahip
olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir. Kısacası etik, insan tutum ve
davranışlarının iyi-kötü, doğru-yanlış
açısından değerlendirilmesidir (Aydın, 2003).
Etikle İlgili Kavramlar
Etik kavramını, değer, ilke, kural, standart gibi
kavramlardan ayırmak pek mümkün değildir. Çünkü
bu kavramların varlığı etiğin güçlenmesine ve gelişimine katkıda
bulunur.
Değer: Karşımızdaki obje ya da
kavramlar arasında bazılarına önem ya da belli bir anlam yüklemektir.
Etik
kod: Belli
bir grup ya da ülke içindeki insanların nasıl davranmaları gerektiğinin
gösteren yazılı kurallardır.
İlke: Eylemleri yönlendiren temel
düşüncelerdir.
Kural: İlkelere uygun eylem yollarıdır.
Standart: Beklenen davranışların sergilenmesi,
istenmeyenlerden kaçınılmasında rehberlik yapan sistemlerdir.
MESLEKİ
ETİK
Meslek etiğini açıklamadan önce meslek kavramı
üzerinde durmak yararlı olacaktır. Bir uğraşın meslek olarak adlandırılması
için aşağıdaki koşullar aranır:
1) Bir meslek toplumun kaçınılmaz olan bir
gereksinimini karşılar: Örneğin, sağlık, güvenlik, eğitim gibi toplumsal
gereksinimler her toplumda bu hizmetleri sunacak meslekleri gerekli
kılmaktadır.
2.
Meslek
kişinin salt kendi doyumu için değil aynı zamanda başkalarının yararı için de yaptığı bir uğraştır: Örneğin bir doktor
mesleğini sadece hizmetinin karşılığında aldığı para için değil, insanlara sağlıklarını
kazandırmak için de yapar. Bir öğretmen okuma yazma öğrettiği öğrencilerin
kazandıkları yaşamlarını yönetme becerilerinden mutluluk duyar.
3.
Meslek
sistemli bir eğitimle kazanılmış özel bilgi ve becerilere dayalıdır: Bir
mesleğin meslek olabilmesi için mesleğe girmeden önce kişilerin bu mesleği icra
edebilmeyi sağlayan bilgi, beceri ve tutumlar kazanmış olmaları gereklidir.
Burada meslek elemanı toplum tarafından bir “uzman” olarak görülmekte ve o
hizmette kişiye tam bir güven duymaktadır.
4.
Meslekler
araştırma ve deneylerle geliştirilerek zamanla kendine özgü tekniklere sahip
olur: Meslekler de insanlar gibi araştırma ve deneyler sonucu bir bilgi ve
kültür birikimine sahip olur. Eğitim yolu ile kuşaktan kuşağa aktarılan bu
bilgi birikimi zaman içinde mesleğe özgü tekniklerin gelişmesine ya da süreç
içinde yeni tekniklerin keşfedilmesine yol açar.
5.
Meslekler
kazanç elde etmek için yapılan uğraşlardır: Meslek elemanları yaşamlarını
mesleklerinden elde ettikleri yasal gelir ile sürdürürler.
6.
Mesleklerin
toplumca kabul edilmiş etik değerleri ve ilkeleri vardır: Meslek olarak kabul
edilecek bütün uğraş alanlarının kendine özgü değer ve etik ilkeleri vardır ve
bu mesleğin üyeleri bu değer ve ilkeler doğrultusunda davranırlar.
Meslek
etiği, özellikle doğrudan doğruya insanla ilgili mesleklerde uyulması gereken
davranış kuralları olarak tanımlanabilir. Meslek etiğinin en önemli yanlarından
biri, dünyanın neresinde olursa olsun, aynı meslekte çalışan bireylerin bu
davranış kurallarına uygun davranmalarının gerekli olmasıdır (Kuçuradi, 1988,
s.21). Mesleki etiğin temelinde insanlarla ilişkiler yatar. Aynı meslekten
bireylerin birbirleri ile ilişkilerinde belli davranış kalıplarına uymaları
meslek etiğinin gereğidir (Aydın, 1993, s.71).
Mesleki etik, her zaman bir grubun eseridir. Mesleki
etik grup onu koruduğu sürece yürürlükte kalabilen ve bireylere emreden, onları
şu ya da bu şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerine bir sınır çizen
ve daha ileri gitmelerine engel olan kurallardan oluşmuştur (Durkheim, 1949,
S.13). Mesleki etik kuralları olarak belirlenen ve üyelerinin genel ve ortak
olan davranış biçimlerini tanımlayan ilkelerin üç temel işlevi vardır (
Aktaran, Altun,1995,S.126):
1. Yetersiz ve ilkesiz üyeleri
ayırmak.
2. Meslek içi rekabeti düzenlemek.
3. Hizmet ideallerini korumak.
Etik sorunlar sık sık belirsiz ve karmaşık koşullar
altında zor seçimlerin yapılmasını gerektirir. Verilen kararların en iyisi
olduğundan emin olmak güçtür. Aynı zamanda bir seçenek diğerlerinden daha iyi
olabilir. Nedenlere dayalı ve yansız olarak
karar vermek ve verilen kararların başkalarınca
yargılanarak adil bulunması , bakış açımızın doğru olduğunu kanıtlar.
Kararlarda ahlaki gerekçelendirme yapılması, adil ve iyi kararların verilmesine
yardım eder (Strike, Haller, Soltis, 1988,S.3).
Meslek etiği ilkeleri ile aynı
işlevi gören mesleki etik kodlar da söz konusudur. Etik kod, çalışanların hangi
davranışlarının kabul edilebilir bulunduğuna ilişkin olarak yol gösteren,
meslek ya da kurum tarafından beklenen resmi ifadelerdir (Ferrel ve Fraedrich,
1994, 170). Meslek etiği ilkeleri ya da kodları aşağıdaki yararları sağlar:
1. Meslektaş baskısı sağlayarak, bireyleri
etik davranış göstermeye motive eder,
2.
Bireylerin kişilikleri yerine doğru ya da yanlış eylemler konusunda daha
tutarlı ve kararlı bir rehberlik sağlar,
3. Belirsiz durumlarda nasıl davranılacağı
konusunda rehberlik eder,
4. Yönetici ya da patronların otokratik
gücünü kontrol eder,
5. Kurumların toplumsal sorumluluklarını
tanımlar,
6. Kurumun ya da mesleğin çıkarlarına
hizmet eder.
Davranışın Etik
Açıdan Yargılanması
Çalışanlar etik dışı davranışlara
açgözlülükten- ideolojiye kadar değişen bir çok nedenlerle girişmektedirler.
Ancak hiç kimse doğru görünen şeyi yapmak adına , yasaları bilmezlikten gelmek
ya da varolan siyasa ve yöntemleri geçersiz kılma yetkisine sahip değildir
(Stainberg ve Austren, 1996, s.36).
Karmaşık ve şaşırtıcı olasılıklar
arasında karar vermek gerektiğinde etik dışı davranışlardan kaçınmak için,
yapılacak etik testler yararlı olmaktadır. Bu amaçla bir çalışan, belli bir
konuda karar vermeden önce aşağıdaki altı soruya yanıt vermelidir (Lamberton ve
Minor,1995,s. 333).
1.
Bu doğru mu ? Bu soru, doğru ve yanlışın açıkça değerlendirilmesini
gerektirir.Bu soruyu yanıtlarken akılda tutulması gereken bir yaklaşım da
“başkalarına, sana davranmalarını istediğin gibi davran” ilkesidir. Bu ilke çerçevesinde verilen
kararın ya da yapılması düşünülen eylemlerin doğruluğu tartışılmalıdır.
2.
Bu adil mi? Bu sorunun yanıtı, altın kural olarak nitelenen bir başka
soruda gizlidir. Aynı durumda siz karşıdakinin yerinde olsaydınız ve bu
davranış size yapılsaydı, bunun adil olduğunu düşünür müydünüz ? Eğer bu soruya
evet diyemiyorsanız, davranış ya da kararı yeniden gözden geçirmek
gerekmektedir.
3.
Eğer birisi zarar görecekse bu kim ? Bu soru faydacılık kavramına dayalı
bir sorudur. Bu yaklaşımın diğer boyutu kim kazanacak ? sorusudur. Bunu izleyen
soru ise bu kişinin kaybetmeyi mi , kazanmayı mı hak ettiğine karar vermektir.
4.
Eğer verdiğiniz karar gazetelerin birinci sayfasında yer alsaydı kendinizi
rahat hisseder miydiniz ? Eğer bu sorunun yanıtı “hayır” ise , hemen “niçin
?” sorusu sorulmalıdır. Bu soruya verilecek yanıt, sorunun tanımlanmasına
yardım edecektir.
5.
Aileniz, çocuğunuz ya da akrabalarınıza bunu söyler miydiniz ? Diğer bir
deyişle gerçekleştirilmesi düşünülen eylem ya da davranışlar yakın çevre
tarafından öğrenildiğinde eğer rahatsızlık hissedilecekse bu eylem veya
davranışı yeniden gözden geçirmekte yarar vardır.
6.
Olay nasıl kokuyor ? Bir karar ya da davranışın sonuçlarının neler
olabileceğine ilişkin sezgiler üzerinde dikkatle durulmalıdır. Duyarlı insanlar
olaylara ilişkin kötü kokuları kolaylıkla farkedebilir. Eğer bu tür bir kuşku
varsa, bunun nedenlerinin ortaya
konulmasına çalışılmalıdır.
Etik Dışı
Davranışın Haklılaştırılması
Bazen etik ilkelerinin iyi bilinmesi
bile çalışanları etik dışı davranmanın çekiciliğine kurban olmaktan
kurtaramaz. Gullerman, işyerinde etik dışı davranışın haklı gösterilmesi ve
ussallaştırılması sürecinin dört tür davranışla başladığını belirtmektedir Lamberton ve Minor,1995, s.330):
1. Yasal ve etik sınırlar içinde
olan ve belli durumları kurtarmak için
rahatlatıcı ve uygun görünen davranış yollarının seçilebileceğine inanmak ,
etik dışı davranışların ussallaştırılmasında kullanılan yöntemlerden biridir.
Örneğin, bir yöneticinin kurumda meydana
gelen bir iş kazasına tanık olan bir çalışana olayı gizli tutması için izin ya
da para vermeyi önermesi bu tür davranışa bir örnektir.
2. Etik dışı davranışların
haklılaştırılmasında kullanılan bir diğer yaklaşım da, kurum ve birey için çok
yararlı olabilecek davranışların gerçekleştirilmesinde bir sakınca olmadığına
inanmaktır. Örneğin bir elektronik mühendisinin , kendi kurumunun rekabet
gücünü artırmada çok yararlı olacağı için rakip kurumlardan yeni bir ürün
taslağı ya da düşüncesini çalması bu tür davranışa örnektir. Burada çalışan
kurumsal amaçları gerçekleştirebilmek için kurumun kendisinden her tür yardım
ve katkıyı beklediğini varsaymaktadır.
3. Yapılan bir şeyin başkaları
tarafından fark edilmeyeceği inancı da etik dışı davranışların
ussallaştırılmasında kullanılan bir başka yöntemdir. Ancak işyerinden çalınan
küçük şeylerin fark edilmeyeceği inancı, zamanla yerini büyük suçlara ve
hırsızlıklara bırakabilir.
4. Kuruma yarar sağlayan ancak etik
ilkelerini ihlal eden bir davranış nedeniyle çalışan yakalanırsa, kurumun
kendisine arka çıkacağı veya koruyacağı inancı da çalışanların etik dışı
davranışlarına buldukları bir ussallaştırma yoludur. Örneğin, bir çalışanın bir
bankacıya rüşvet vererek kuruma büyük miktarda bir kredi sağlaması durumunda
çalışan, kurumun kendisine minnettar kalacağını düşünebilir. Oysa bu arka
çıkılacak bir düşünce ve eylem biçimi değil, tam tersine çalışanın işten
atılmasını gerektiren bir suçtur.
İşle ilgili kararlar verilirken bu
dört ussallaştırma yoluna dikkat edilmesi gerekmektedir. Eğer bir karara
ilişkin rahatsız edici bir yan hissediliyorsa, çalışanların dürüstçe
kendilerini sorgulamaları gerekir. Eylemlerin ve kararların mantıklı nedenler
bulunarak haklılaştırılması tehlikeli bir oyundur ve bu tür düşüncelere karşı
dikkatli olunması gerekir. Davranışların etik ilkelere uygunluğunun
sınanmasında şu sorunun sorulması gerekir. Kurumda herkes böyle davransaydı ne
olurdu ? Bu etik soru yıllarca önce felsefeci Immanuel Kant tarafından
geliştirilmiştir (Lamberton ve Minor,1995,s.330).
Ayrıca etik dışı davranışın
gerekçelendirilmesinde, aşağıdaki yaklaşımlar da kullanılmaktadır.
1. Toplumun çıkarları için işleri
çabuklaştırmak amacı ile,bazı ilke ve prosedürleri atlamak.
2.
Kişisel olarak benim çıkarım yok, önemli olan işlerin yapılması. Bu
nedenle kuralları biraz esnetmekte bir sakınca yoktur düşüncesi.
3. Yalnızca bir arkadaşa yardım
ediyorum, benim bu işte bir çıkarım yok düşüncesi.
4. Üstlerim benim değerimi bilmiyor,
ben sömürülüyorum . O halde ben de kendi çıkarlarımı düşünmek zorundayım
düşüncesi.
5. Çalışan bir suç işlemiş, cezalandırılması gerekir ama
benden bulmasın düşüncesi.
BAŞLICA ETİK İLKELER
1.
Adalet: Genel olarak adalet,
eşitlere eşit davranmayı içerir. Kurum açısından adalet, personele, kuruma
katkıları oranında haklarını; kurallara aykırı davranmaları oranında da ceza
verilmesidir (Başaran,1985, s.105).
Adalet kavramı hak dağıtıcı adalet
(distributive justice) ve düzeltici adalet ( rectificatory justice) olmak üzere
ikiye ayrılır. Bir
kimsenin, başkalarının eylem ve işlemlerinden dolayı zarar görmesi ya da
haksızlığa uğraması durumunda, bu adaletsizliğin ya da eşitsizliğin ortadan
kaldırılmasını içeren adalet, düzeltici adalettir.
2.
Eşitlik:Eşitlik, yararların,
sıkıntıların, hizmetlerin dağıtılmasında uygulanacak sınırların belirlenmesini
içerir. Eşitlik, dürüstlük ve adalet kavramları ile bütünleşmiş bir kavramdır.
Eşitlik kavramı temel bireysel eşitlik, kısmi eşitlik ve blokların eşitliği
açılarından ele alınmaktadır. Aşağıda bu eşitlik kavramları açıklanmıştır
(Frederickson, 1994, s.460).
a) Temel
bireysel eşitlik: Toplumdaki tüm vatandaşların bir oy hakkının olması gibi, tüm
eşitlere eşit davranmayı içeren eşitlik anlayışı buna örnek gösterilebilir.
b) Kısmi eşitlik: Çiftçilerle
işadamlarının gelir düzeylerinin farklı olması nedeniyle farklı vergi ödemelerinde olduğu gibi,
toplumdaki farklı gruplara eşitlik sağlamak için farklı davranılmasını içeren
eşitlik bu tür bir anlayışa dayanır.
b)
Blokların
eşitliği:Kadın-erkek, genç yaşlı gibi doğal blokların eşitlenmesi çabalarını
içerir.
3. Dürüstlük
ve Doğruluk:
Dürüstlük, doğruluğu içerir, ama
ondan farklı bir kavramdır.
Doğruluk
gerçeği söylemek, yani sözlerimizi
gerçeğe uydurmaktır. Dürüstlük ise,
gerçeği sözlerimize uydurmak, yani sözümüze bağlı kalmak ve beklentileri
gerçekleştirmektir. Dürüstlüğü kanıtlamanın en iyi yollarından biri, o sırada
yanımızda olmayan kişilere sadakat göstermektir (Covey, 1996, s.205).
4.
Tarafsızlık:Tarafsızlık ya da
nesnellik, insanın bireyleri ya da nesneleri oldukları gibi görebilmesi, ve bu
görüntüyü bireyin kendi istek ve korkuları ile oluşturduğu görüntüden
ayırabilmesidir.
5.
Sorumluluk: En genel anlamda
sorumluluk, belirli bir görevin istenilen nitelik ve nicelikte yerine
getirilmesidir. Genellikle iki tür
sorumluluk vardır. Bunlardan birincisi, üstlere hesap vermeyi içeren “sorumlu
olma”dır. İkincisi ise bir işi yapmayı üstlenmek anlamına gelen “sorumluluk
alma”dır (Başaran, 1989, s 105).
6.
İnsan Hakları: İnsan hakları, insanın
insan olma özelliği nedeniyle sahip olduğu; dokunulmaz, devredilmez ve
vazgeçilmez nitelikte, kişiliğe bağlı haklardır (Uygun,1996,s.7). İnsan
haklarının iyi anlaşılması ve bireylerin bu haklarına saygılı olmak, bir görevlinin
mesleki değerleri arasında öncelikle yer alması gereken unsurdur.
7.
Hümanizm: Hümanizm, insan varlığının insani erdemlerce biçimlendirilmesi,
insancıllık çabası; insanın insancıl bir biçimde eğitilmesi öğretisi;
insanların yetişme ve gelişme yeteneğinden, insanın erdemleriyle , kişiliğinin
göz önünde tutulmasından yola çıkılarak, insanın çok yönlü yetişmesini, özgürce
etkinlikte bulunmasını, yaratıcı güçlerini ve yeteneklerini kullanabilmesini
amaçlayan, insan toplumunun gelişmesine ve insan soyunun daha da
yetkinleşmesine ve özgürleşmesine yönelik düşünce ve çabaların bütünüdür (
Çalışlar, 1983, s. 205).
8. Bağlılık
:Personelin kurum üyeliklerini sürdürmeleri ve kurumda kalmak istemeleri olarak
tanımlanabilir. Kuruma bağlı personel, kurumdan etkilenirler ve kendileri de ortak
amaçların gerçekleştirilmesi için ortaklaşa bir çaba gösterirler ( Aydın,1993,
s. 123).
9.
Hukukun Üstünlüğü: Hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçirilmesi, hukuk
düzeninin toplumda egemen kılınması, hukuk üzerinde politik baskı olmaması,
yasaların kişilere göre çifte standartlı olarak uygulanmaması, suçlunun kısa
sürede yakalanıp cezalandırılması, yargısız uygulama yapılmaması, yetkili kişi
ve kuruluşların yasalara saygılı olması, hukuk sisteminin sağlıklı ve düzenli
çalışmasını sağlar. Bireye ve topluma güven, huzur , mutluluk ve rahatlık verir
(Köknel, 1996, s.262).
10. Sevgi : Sevgi, insanın kendisiyle ve başkalarıyla yaratıcı bir
ilişki kurması demektir. Sevgi, sorumluluğu, ilgi ve bakımı, saygı ve bilgiyi,
başkasının yetişme ve gelişmesi için istek duymayı gerektirir (Fromm, 1995,s.
134).
11. Hoşgörü: Hoşgörü Batı dillerinde “tolerance” sözcüğü, Latince
“tolerare” kökünden gelmektedir. Türkçe’de bu kavramın karşılığı “katlanmak”,
“tahammül etmek”, “dayanmak” şeklinde karşılık bulmaktadır.
Köknel’e
göre hoşgörü, insanı, insanlığı anlamak, bilmek, saygı duymaktır. İnsanların
birbirlerinden farklı duygu, düşünce, davranış, tutum, eylem biçimleri olduğunu
kabul etmektir (Köknel, 1996, s.257).
Hoşgörü
insanın karşısındaki insanla etkileşirken, onunla eşduyum(empaty) içinde
olmaya; etkileşim konusunda onun algılarını tanımaya çalışması; böylece ona
tepkide bulunması; ve ona belli bir
sınır içinde kusurluluk hakkı tanınmasıdır ( Başaran, 1995, S.48).
12. Saygı: Saygı, birçok kişinin bildiği ve
beklediği gibi korkmak, çekinmek değildir. Saygılı olmak, bir insanı olduğu
gibi görebilme yetisini ve onu özgün
bireyselliği içinde farkedebilmeyi anlatır (Fromm, 1981, s.35). Saygı bir
insanı, bir kişi olarak olduğu gibi görmek, onun kişiliğini ve biricikliğini
fark etmek demektir (Fromm, 1995, s.125).
13.Tutumluluk: Kurumu amaçlarına uygun olarak yaşatmak, kurumdaki insan ve madde
kaynaklarını en verimli biçimde kullanmakla gerçekleşir (Bursalıoğlu,
1987,s.7).
14.Demokrasi: Demokrasi, insana bir değer olarak önem veren ve insan
kişiliğinin özgürce ve eksiksiz olarak geliştirilmesine olanak sağlayan bir yönetim
biçimidir (Gülmez,1996,s.11).
15. Olumlu İnsan İlişkileri: Yönetimde olumlu insan ilişkileri, hem amaçlanan
üretimin gerçekleştirilmesi, hem de personelin doyumunun sağlanması açısından
gereklidir. Bu anlamda, yönetimde insan ilişkileri, insanlar için, insanlarla
birlikte etkili biçimde çalışabilme becerisidir. Sağlıklı insan ilişkileri
için, bireylerin yetenek ve güçleri kadar, zayıf yanlarının ve
gereksinimlerinin neler olduğunun anlaşılması gerekir. İnsan ilişkilerinin
niteliği, başarı ya da başarısızlığın belirleyicisi olmaktadır (Lamberton ve
Minor, 1995, s.2).
16. Hizmet Standartlarının
Yükseltilmesi: Tüm kamu
görevlilerinin en önemli görevlerinden biri de yurttaşlara sunulan hizmetlerin
kalitesini yükseltmek; yerinde ve zamanında etkili hizmet sunabilmek olmalıdır.
Bunun için yalnızca verilen işin yapılması değil, bu işlerin en iyi biçimde
nasıl yapılabileceği konusunda yaratıcı bir yaklaşım içinde olmak da
gerekmektedir.
17. Açıklık: Çoğu
yönetici, “ast astlığını, üst üstlüğünü bilmelidir” düşüncesi ile , astlarının
düşüncelerini açıkça söylemelerine karşı çıkarlar. Açık sözlülük astları, yöneticinin
gözünde sevimsiz kılar. Bazı görevliler ise bırakın astlarını , kendilerinin
açık sözlü olmalarının bile tehlikeli olacağını düşünmektedirler (Başaran,
1989, s. 291).
18. Hak ve özgürlükler: Hak ve özgürlükler bir arada kullanılan ancak birbiri
ile karıştırılan kavramlardır. Özgürlük
kavramı, bireyin bir şeyi yapma ya da yapmama serbestliğidir. Devlet ya da
başka herhangi bir güç tarafından, herhangi bir şey için zorlanmamayı, baskı
altında tutulmamayı ifade eder. Hak
kavramı ise, özgürlükten daha geniş bir anlam taşır. Bu terim, yalnızca serbest
olmayı değil, bunun yanı sıra devletten ya da toplumdan bazı istemlerde
bulunmayı da içerir. Bu anlamda örneğin eğitim hakkı ile eğitim özgürlüğü
birbirinden farklı kavramlardır (Uygun,1996,s.9).
19. Emeğin hakkını verme:Emek, personelin iş performansını elde etmek için
harcadığı kafa ve kol gücüdür. Personelin emeğinin hakkı, kurumun yapacağı
ödeme ile verilir. Ödeme, personelin üretim için kuruma harcadığı emekle
yarattığı değer artışından hak ettiği değerin kendisine döndürülmesidir. Ödeme
kavramı içine, personelin kurumca karşılanan her türlü gereksinmesi
girmektedir. Personelin kendilerinden beklenen performans düzeyine ulaşmaları
için onlara emeklerine denk ödemenin yapılması gerekmektedir
(Başaran,1991,s.180-181).
20.Yasa dışı emirlere karşı direnme: Oysa, hukuken suç teşkil eden emirlerin
yerine getirilmemesi konusunda kamu
görevlileri kesin bir tavır içinde olmalıdırlar. Verilen emrin hukuka aykırı
olduğu kanısına varan görevlinin, bu aykırılığı üstüne bildirmesi ve emrin yazılı
bir şekilde kendisine verilmesini sağlaması gerekir. Böylece hukuka aykırı emir
veren üstün, bu emrin verilmesinden veya yerine getirilmesinden doğan
sorumluluğu üstlenmesi sağlanır (Tutum, 1979, s.237).
BAZI ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR
1.Ayrımcılık: Ayrımcılık, önyargılı tutumlarla davranmaktır.
Önyargı bir duygu, ayrımcılık ise eylemdir (Lamberton ve Minor, 1995, s.303).
Bir grup insana karşı, adaletsiz ve zarar verecek biçimdeki her türlü davranış,
ayrımcılık olarak tanımlanır. Genellikle ayrımcılık iki türde ortaya
çıkmaktadır. Birinci tür ayrımcılık, “açık ayrımcılık; ikinci tür ayrımcılık
ise “kurumsal ayrımcılık” olarak adlandırılabilir (Ezorsky,1992,s.264).
2. Kayırma:Para ya da mal gibi ekonomik güçler yerine
aile-akrabalık bağları gibi maddesel olmayan etkileme araçlarının kullanılarak,
kamu görevlilerinin yetkilerini bazı kişilere kamu işlemlerinde ayrıcalık
sağlamak amacıyla kullanmalarına kayırma denir (Berkman, 1983, s.15). Burada
kamu görevlisi, ruhsal-duygusal nitelikteki
geleneksel bağlılıkları ve yükümlülüklerle yakın çevresine ya da yakın
çevresi veya üzerinde nüfuzu olan başkalarının etkisi ile birtakım kişilere
ayrıcalıklı davranmaktadır.
3. Rüşvet: Kamu görevlilerinin para, mal , hediye gibi birtakım
maddesel çıkarlar karşılığında bunu sağlayan kişi ya da kümelere ayrıcalıklı
bir kamu işlemi ile çıkar sağlaması rüşvet olarak tanımlanır
(Berkman,1983,s.21)
4. Psikolojik yıldırma (Mobbing): Gücü elinde bulunduran
kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik
baskı uygulamasıdır. Kişiyi iş yaşamından
dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır. Kişinin saygısız ve zararlı bir
davranışın hedefi olmasıyla başlar. İma ve alayla, karşısındakinin toplumsal
itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam yaratarak kişiyi işten
ayrılmaya zorlar. Bu tür duygusal saldırılar, aynı düzeyde yaşananlar arasında
yaşanabileceği gibi ast ve üst arasında da görülebilir (Toker-Gökçe, 2008,
s.2).
5. İhmal: Türk Ceza Yasası’nın 230. maddesine göre İhmal, hangi
nedenle olursa olsun görevin savsaklanması ve geciktirilmesi veya üst
tarafından verilen buyrukların geçerli bir neden olmadan yapılmaması olarak
tanımlanabilir.
6.Sömürü (istismar): Sömürü, insan ya da nesnelerin adaletsiz kullanımıdır
ve çıkar sağlama amacına yöneliktir. Sömürü,insanın başka insanları kendi
amaçları için bir araç olarak kullanması ve kaynakların adaletsiz kullanımını
niteler. Sömürünün çeşitli türleri vardır. (1) Sömürücü, sömürülen kişiyi
zorlayabilir ya da aldatarak kullanabilir. (2) Sömürülen kişi, yapılan
eylemlere gönüllü olarak rıza gösterebilir. (3) Sömüren kişinin amacı, çıkar
sağlamak ve kazancını güvenceye almaktır. Ancak bu durum sömürülen kişinin (a)
aleyhine olabilir, (b) ne aleyhine ne de yararına olabilir, (c) eylemlerden
yarar sağlayabilir ancak bu yarar sömürenin yararından daha azdır. (4)
Genellikle sömürülen birey, kendisine haksızlık yapılan bireydir (Arneson, 1992, s.350).
7.Bencillik: Bencillik, insanların başkalarının yararını düşünmeden;
kimi kez onlara zarar vererek ; davranışlarını yalnız kendi gereksinimlerini
giderecek, kendine çıkar sağlayacak biçimde yönlendirmesidir (Başaran, 1991,
s.137).
8. Yolsuzluk:En genel anlamıyla yolsuzluk, bir çıkar karşılığında ,
kamu yetkilerinin yasa dışı kullanımı olarak tanımlanabilir. Burada sağlanması
amaçlanan kazançlar maddi ya da parasal olmayan özel amaçlara yönelik olabilir.
Ayrıntılı olarak bakıldığında yolsuzluk aşağıdaki biçimlerde tanımlanabilir
(Berkman, 1983, s. 10):
“1. Para ya da mal karşılığında, kamu
görevlisinin ayrıcalıklı işlem yapmasıdır.
2. Kamu görevlisinin parasal ya da diğer ödüller karşılığında, bu
çıkarı sağlayanlar yararına işlem
yapmasıdır.
3. Kamu
görevlilerinin yapılmaması gereken işlemleri yapmaları ya da yapmamaları
gereken işlemleri yaptırmaları karşılığı çıkar sağlamalarıdır.
4.
Parasal olan ya da olmayan kişisel kazançlar için yetkinin kötüye kullanımıdır.
5. Kişisel yada politik kazanç
amacıyla devlet yetkisinin yasa dışı
kullanımıdır.
6. Kamu hizmeti gören kişinin
özel amaçları ya da maddesel çıkarları için normal görev davranışlarından
sapmalarıdır.
7. Kişisel amaçlar için, kamu görevlilerinin kurallara aykırı
biçimde davranışlarıdır.
9. Şiddet-Baskı-Saldırganlık: Şiddet sözcüğü, aşırı duygu durumunu, bir olgunun yoğunluğunu,
sertliğini, kaba ve sert davranışı nitelendirir. Saldırgan davranışlar, kaba
kuvvet, beden gücünün kötüye kullanılması, yakan, yıkan, yok eden eylemler
şiddetin kapsamındadır. İnsanda saldırgan davranışlar kalıplaşmış olup,
kızgınlık ve öfke durumunu dışa yansıtan yüz ifadelerinden ya da bir sözcükten,
doğayı, canlıyı yakan, yıkan, yok eden şiddet eylemlerine kadar yayılabilir
(Köknel, 1996, s.20).
10. İş İlişkilerine Politika Karıştırma: Her kamu görevlisi gibi , yöneticinin de tarafsız davranması ve tarafsız hizmet sunması gereklidir.
Yöneticinin politize olması durumunda, kurum bir politik kurum olarak görülecek
ve öyle davranış görecektir. Böylece, kamu görevlileri kurumla ilgili
sorunlarının çözümünde ve beklentilerinin karşılanmasında yöneticiden çok politikacıyı aracı olarak
görecekler ve birçok sorunlarını politikacıya götüreceklerdir.
11. Hakaret ve Küfür: Sözlü taciz olarak değerlendirilebilecek olan hakaret
ve küfür, sözel bir şiddet gösterisidir ve tüm şiddet gösterileri gibi, saldırganlık
içerir. Köknel’e göre hakaret ve küfür, basmakalıp sözcüklerle başkalarının
kişiliğine saldırıdır. Başkalarına küfür ya da hakaret ederek saldıran
insanlar, onların kişiliğini küçültüp, örseleyerek kendi bencil kişiliklerini
yücelttiklerine inanırlar (Köknel, 1996, s.142).
12. Bedensel ve Cinsel Taciz: Bedensel
taciz, şiddetin bir ürünüdür.En sık karşılaşılan bedensel taciz türü ise
dayaktır. Cinsel taciz ise, çocuğa, gence, kadına söz atma, el, kol hareketi
yapmakla başlayan, ırza geçmeye kadar varan geniş bir yelpaze içinde yer alır
(Köknel, 1996, s.203).
13. Görev ve Yetkinin Kötüye Kullanımı: Bir makam adına elde edilmiş olan yetkiler kamu
görevlilerince kötüye kullanılamaz. Kurum açısından yetkinin kötüye kullanımı,
yetkinin, veriliş amacından başka bir amaç için kullanılmasıdır. Yetkisini
kötüye kullanan bir görevlinin, bu yetkiyle yapılacak işleri bir yana
bırakarak, kendine ya da başkalarına çıkar sağlar, başkalarına ya da kuruma
zarar verirse yetkisini kötüye kullanıyor demektir (Başaran, 1989, s.104).
14.Dedikodu: Genel olarak dedikodu, gerçek olup olmadığı bilinmeden
başkalarına karaçalmak, insanları kötülemek, kınamak, suçlamak amacıyla yapılan
konuşmalardır (Köknel, 1996, s.144).
15. Zimmet:Kamu görevlisinin para ya da mal niteliği taşıyan kamusal bir kaynağı,
yasalara aykırı olarak kişisel kullanımı
için harcaması ya da kullanması olarak tanımlanabilir (Berkman, 1983, s.25).
Zimmetin bir yolsuzluk türü olmasına karşın rüşvetten farkı, bir takas süreci
olmaması, yani alıcı ve verici olmaması, ancak personelin kamu kaynaklarını tek
taraflı olarak kişisel kullanımına geçirmesidir.
KAYNAKLAR
Altun, Abdulrezak.(1995). Türkiye’de Gazetecilik ve Gazeteciler.
Ankara: Çağdaş Gazeteciler Derneği
Yayınları, No: 15.
Arneson, Richard. (1992). “
Exploitation”. Encyclopedia of Ethics.
(Editors: Lawrance C. Becker,
Charlotte B. Becker). Chicago: St. James Press.
Aydın, İnayet (2002). Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik. 3.
Basım. Ankara:PEGEM-A Yayıcılık.
Aydın, İnayet (2003). Eğitim ve Öğretimde Etik .
Ankara:PEGEM-A Yayıcılık.
Aydın, Mustafa.(1993).Çağdaş Eğitim Denetimi. Ankara: PEGEM ,
Yayın No: 4.
Başaran, İ. Ethem. (1985). Örgütlerde İşgören Hizmetlerinin Yönetimi.
Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi. Yayın No: 139.
Başaran, İ.Ethem. (1989). Yönetim. Ankara: Gül Yayınevi.
Başaran, İ. Ethem. (1991). Örgütsel Davranış: İnsanın Üretim Gücü.
Ankara: Gül Yayınevi.
Başaran, İ. Ethem. (1995). “
Hoşgörü ve Eğitim”. Hoşgörü ve Eğitim Toplantısı. (Yayına Hazırlayan:Yrd.Doç.Dr.
İnayet Pehlivan). Ankara: UNESCO
Türkiye Milli Komisyonu ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ortak Yayın No: 2.
Berkman, Ümit. (1983). Az Gelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve
Rüşvet. Ankara : Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü, Yayın No:
203.
Bursalıoğlu, Ziya. (1987). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış.
Ankara:A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi,
Yayın No: 154.
Covey, Stephen R. (1996). Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı: Kitlesel
Değişim İçin Altın Kurallar. (Çevirenler: Gönül Suveren, Osman Deniztekin). İstanbul: Varlık Yayınları,
No:434.
Çalışlar, Aziz. (1983). Ansiklopedik Kültür Sözlüğü. İstanbul:
Altın Kitaplar Yayınevi.
Durkheim, Emile. (1949). Meslek Ahlakı. (Çeviren: Mehmet Karasan).
Ankara: Milli Eğitim Basımevi. Dünya Edebiyatından Tercümeler. Fransız Klasikleri, No: 164.
Erozosky, Gertrude. (1992). “
Discrimination”. Encyclopedia of Ethics.
(Editors:Lawrance C. Becker, Charlotte B.
Becker). Chicago: St. James Press.
Ferrel, O.C, John Fraedrich.
(1994). Business Ethics: Ethical
Decision Making and Cases . Boston: Houghton Mifflin Company.
George H. (1994). “ Can Public Officials Corrrectly Be Said Have Obligations
to Future Generations ? “. Public
Administration Review. 54-5,
September.
Fromm, Erich. (1995). Erdem ve Mutluluk. (Çeviren: Ayda
Yörükan). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayıları: 325.
Fromm, Erich.(1981). Sevme Sanatı. (Çeviren: Işıtan Gündüz).
İstanbul: Say Kitap Pazarlama .
Gülmez, Mesut. (1996). İnsan Hakları Eğitimi Hakkı. Ankara :
TODAİE, İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Dizisi: 1.
Hitt, William D. (1990). Ethics
And Leadership: Putting Theory Into Practice.
Columbus: Battelle Press.
Köknel, Özcan.(1996). Bireysel ve Toplumsal Şiddet. İstanbul:
Altın Kitaplar.
Kuçuradi, İonna.(1988). Uludağ
Konuşmaları: Özgürlük, Ahlak, Kültür Kavramları.
Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, Türk Felsefe Dizisi :1.
Lamberton, Lowell H. Leslie
Minor. (1995). Human Relations:
Strategies For Success.
Chicago: Irwin Mirror Press.
Nuttall, Jon.(1997). Ahlak
Üzerine Tartışmalar:Etiğe Giriş. (Çeviren: Abdullah
Yılmaz). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Steinberg, Sheldon S.,
David T. Austern.(1996). Hükümet
, Ahlak ve Yöneticiler . (Çeviren:
Turgay Ergun). Ankara: Türkiye ve Ortadoğu Amme
İdaresi Yayınları.
Strike, Kenneth A. , Emil J.
Haller. Jones F. Soltis.(1988). The
Ethics of School
Administration. New York: Teachers College Press.
Toker-Gökçe, A. (2008).
Mobbing: İşyerinde Yıldırma . PEgem-A Yayınevi.
Tutum, Cahit. (1979). Personel Yönetimi. Ankara: Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü. Yayın No: 179.
Uygun, Oktay.(1996). Türkiye’de Demokrasi ve İnsan Hakları. Ankara:
TODAİE İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Dizisi 3.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder